Bugün BMW, 2028 yılında hidrojen yakıt hücresi güç aktarma sistemine sahip araçlar satmaya başlayacağını duyurdu. Şirket, mevcut elektrikli, benzinli ve dizel araçların yanı sıra hidrojenli modelleri de portföyüne ekleyecek. BMW, hidrojen yakıt hücreleri geliştirmek için Toyota ile işbirliği yaparak, mevcut nesil yakıt hücrelerine göre maliyetleri yarıya indirmeyi ve %20 daha iyi verimlilik elde etmeyi hedefliyor. Ancak BMW, bu teknolojinin batarya elektrikli araçların (BEV) alternatifinden ziyade tamamlayıcı bir sistem olarak görülmesi gerektiğini vurguladı.
Hidrojenin Verimliliği ve Avantajları
BMW'nin hidrojen araçları konusundaki görüşlerini paylaşan Michael Rath, şirketin hidrojen deneyimleri üzerine düzenlenen bir yuvarlak masa toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Rath, "Batarya elektrikli araçların, yakıt hücreli elektrikli araçlardan daha verimli olduğu bir gerçek. Elektriğin hidrojen haline dönüştürülmesi ve aracın içinde tekrar elektriğe dönmesi sırasındaki kayıplar nedeniyle, doğrudan elektriği kullanmak daha verimli" dedi. Bununla birlikte, bazı bölgelerde güneş veya rüzgar enerjisinden elde edilen yüksek enerji verimliliğinin bu dönüşüm kayıplarını dengeleyebileceğine dikkat çekti.
Rath, "Eğer aracın elektrik kaynağı ithal edilmek zorundaysa, bu birçok ülkenin durumu örneğin Almanya veya Japonya dolayısıyla, güneş panelleri ile güney İspanya veya Avustralya gibi yerlerde üretilen enerji, bu bölgelerdeki hidrojen açığını kapatmak için kullanılabilir" şeklinde konuştu. Ayrıca, hidrojenin en önemli avantajlarından birinin hızlı yakıt ikmali olduğunu belirtti. Uzun yıllardır sürücülerin beş dakikadan daha kısa sürede yakıt almayı beklediğine işaret eden Rath, "Şarj süresi uzadıkça, elektrikli araçlara geçiş yapmak istemeyen kullanıcılar için bu engelleyici bir faktör olacaktır" dedi.
Altyapı ve Gelecek Planları
Hidrojene dayalı araçların başarılı olabilmesi için, bu araçların yakıt ikmali yapılacak yerlerin altyapısının da geliştirilmesi gerektiği açık. Rath, "Avrupa'nın, trans Avrupa ulaşım ağı boyunca her 200 kilometrede bir hidrojen dolum istasyonu kurması gerekecek bu da 2030 yılına kadar 400'den fazla istasyon anlamına geliyor" dedi. Benzer programların Japonya, Güney Kore ve Çin'de de uygulanmakta olduğunu belirtti.
Ancak BMW, seri üretime geçmeden dört yıl önce, hangi modellerin hidrojen versiyonunun olacağı ve bunların nerede piyasaya sürüleceği hakkında çok net bilgiler veremiyor. "Öncelikle bölgenin hidrojen altyapısına nasıl bir gelişim sergilediğine ve piyasa talebine bakıyoruz. Müşterilerin her bölgede neye ihtiyaç duyduğunu analiz ediyoruz" diye ekledi Rath. Bu, mevcut modellere hidrojen versiyonları eklemeyi düşündüklerini gösteriyor.
ABD'de ise Enerji Bakanlığı, yeşil hidrojen üretimi için milyarlarca dolarlık bir fon sağlamakta. Ancak, ABD’nin sadece Kaliforniya eyaletinde mevcut olan perakende hidrojen altyapısı, çoğu istasyonun kapatılmasıyla birlikte oldukça zayıflamış durumda. Bu nedenle, BMW’nin 2028’deki ilk hidrojenli araçlarının Kuzey Amerika'ya getirilmesi pek olası görünmüyor özellikle de bu olumsuz trend devam ederse.
BMW'nin hidrojen yakıt hücreli araçlarını geliştirme süreci, elektrikli araçlarla birlikte alternatif bir ulaşım modeli olarak dikkat çekiyor. Ancak bu teknolojinin başarılı olabilmesi için mevcut altyapının ve piyasa koşullarının iyileştirilmesi gerektiği açık. Hem üreticilerin hem de tüketicilerin bu geçişe nasıl adapte olacağı ise önümüzdeki yıllarda büyük önem taşıyor.